Ordu Coğrafyasının Tapuları: Adlarımız
ORDU COĞRAFYASININ TAPULARI: ADLARIMIZ
Ordu yöresinin tarihi derinlikleri araştırıldığında
geçmişte bu bölgede yaşamış birçok farklı toplumun bulunduğunu ve bu
toplumlardan kalma isimlerin de günümüze kadar geldiğini görmek mümkündür.
Bugüne kadar yapılan bilimsel araştırmalardan anlaşılmıştır
ki, M.Ö. yaklaşık 2000’lerden itibaren Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi birçok devletin
egemenliği altına girmiştir. Hititler, Kaşgalar, Amazonlar, Frigler, Kimmerler,
İskitler, Medler ve Persler, Büyük İskender, Pontus Devleti, Roma ve Bizans
İmparatorlukları, Trabzon Rum Devleti, Türk Beylikleri (ki bu yörede özellikle Danişmendliler,
Hacı Emiroğulları ve Taceddinoğulları söylenebilir), Osmanlı İmparatorluğu ve
nihayet Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu topraklarda hüküm süren siyasi
organizasyonlardır.
Böylesi siyasi değişimlere sahne olan bir bölgenin
nüfus yapısının ve kültür kimliğinin değişmesi de kaçınılmazdır.
Kültür kimliği denildiği zaman ilk akla gelen
dildir. Yani eski deyimle lisan. Lisanın yaygın olması ve bölgede çeşitli
coğrafi adlara damgasını vurması o lisanın ticaret dili olup olmamasına da
bağlıdır. Nitekim ilk çağlarda bu topraklarda yaşamış çok çeşitli kavimlerin
dillerinden günümüze kadar gelen ticaret dili olarak kullanıldığı için yalnızca
Grekçe olmuştur. M.Ö. 600’ler civarında kurulan Helen kolonilerinin bu coğrafyada
ticaret dili olarak Grekçeyi kullanması, daha sonra da Bizans döneminde bu
dilin resmi dil olarak kullanılması, bölge kültürünü önemli ölçüde
etkilemiştir. Ülkemizdeki Türkçe olmayan adlandırmaların büyük bölümü antik
Anadolu kavimlerinden olan Luwi ve Grekçe diline aittir.
Orta Karadeniz Bölgesinin kültürel kimliğinde ikinci
büyük değişiklik Türklerin bu bölgeye yerleşmesi ve yurt tutmalarıyla
başlamıştır. Bu yöreye Türklerin en yoğun olarak geldikleri ve çeşitli köy ve
kasabalar kurdukları dönem 11. ve 16. yüzyıllar
arasıdır. 11. yüzyıldan itibaren yörenin kültürel kimliği büyük oranda değişmeye
başlamıştır. Bu süre de bin yıllık uzun bir süredir.
Yöreye gelen Türkler, kendilerinden önce kurulmuş
olan köy ve kasabaların adlarını genellikle değiştirmemişlerdir. Nitekim
Karadeniz Bölgesinde, hatta Anadolu’da Türklerin gelmesinden önce kurulmuş köy
ve kasabalar fethedilerek ele geçirilse bile ve hatta nüfus yapısı tamamen
değişse de, bazı ara dönemlerin uygulamaları haricinde yerleşkelerin eski
adları olduğu gibi kalmıştır.
Ancak Türkler, bizzat kendi kurdukları köy ve
kasabaların, yakın çevrelerindeki mevkilerin ve yaşadıkları çevredeki coğrafi
oluşumların adlarını, kendi dillerinden vermişler ve kültürel kimliklerini bu
coğrafyaya kazımışlardır.
Orta Karadeniz Bölgesinin Türk iskânına açılması
Danişmendliler ve Hacı Emiroğulları zamanında başlamıştır. Danişmendlilerin
ileri karakol olarak kullandıkları ve Hacı Emiroğulları Beyliği’nin kuruluş merkezi
olan Mesudiye’deki Milas Kalesi çevresindeki dağ adları çok ilginçtir.
Türkiye’nin hiçbir bölgesinde böyle bir adlandırmaya rastlanmaz. Erdembaba,
Dumanbaba, Karababa, Kılıçbaba, Sarıbaba,
Akbaba, Karaaslan, Hüseyindede ve Iğdır gibi adlandırmalar bu tepeler
etrafında kümelenen Türkmenlerden günümüze kadar gelen adlardır. Ayrıca bu
tepelere ait efsaneler de söylenegelmiştir.
Yörede tepelere verilen adlar bunlarla da sınırlı
değildir. Ulubey’ın yakınlarındaki Şayip Tepesi ve Fermüde Tepesi de buralarda
yurt tutan Türkmen beylerinin adlarını taşımaktadır.
Türk halkı, bu topraklara tutunmalarını
sağladıklarına inandıkları şahsiyetleri o kadar kutsamıştır ki, bu tepelerde
yatanları kendi kültürlerinde evliyalaştırmış, onları çaresizliklerinin çaresi
olarak görmüşler ve bu tepeleri ziyaretgah haline getirmişlerdir.
Bölgede Türkmen adlarının bir kısmı da idari
birimlere verilmiştir. Ebulhayr Kethüda, Şemseddin Kethüda, Sevdeş Bey, Alibeğce,
Pir Aziz, Satılmış-ı Bayram, Satılmış-ı Mezid Bey, Mehmet Çamaş ve daha
adlarını saymadığımız nice şahsiyet.
Ordu yöresindeki yerleşke, mevki ve
diğer coğrafi adlandırmalar çok büyük bir ölçüde Türkçe adlardan oluşmaktadır.
Bu konuda Ordu Tarihinden İzler adlı
kitabında Prof. Dr. Bahaeddin Yediyıldız, şu nefis tespitte bulunmaktadır:
“Ordu ve yöresine ait yerleşme adlarının toplamı 752
civarındadır. Bu adların etimolojik tahliline gidilmeksizin ilk okunduğunda
açık seçik manaları anlaşılanlar göz önünde bulundurularak, söz konusu isimler
bir tasnife tabi tutulduklarında şöyle bir manzara ile karşılaşılmaktadır. Ordu
ve yöresi yerleşme adlarının büyük kısmını %
Bu boy
adlarından sonra, bir yığın oymak ve şahıs adları sanki tabiatı kucaklamışa
benzemektedir: Kara-Hamza-lu, Saru-İlbeğ, Uzun-Mahmud, Ulu-Beğ, Şeyh-Abdullah,
Sevdeş-lü, Ece-lü, Danişmend-lü, Kutlu, Arslanlu gibi yüzlerce isim tabiata
nakşedilmiştir.
En kalabalık
ikinci isimler grubunun menşe’ini % 25 ‘lik bir oranla, bizzat tabiatın kendisi
oluşturmaktadır. Türkler, üzerinde yaşamaya başladıkları tabiatı gözlemişler,
onu tanımışlar ve onda keşfettiklerini kendi dilleriyle tasvir etmeye veya musikileriyle
bestelemeye çalışmışlardır. Akyazı, Akköy, Karaağaç, Karapınar, Karagöl,
Kızılin, Kızılcasu, Sarukır, Alaağaç’ larla tabiattaki renkleri dile
getirirken; Taşluca, Kayaköy, Taşlık, Çorak ve Kıraçkaya’larla tabiatın
hırçınlığını; Elmalu, Armutini, Çınarlu, Yassıbahçe, Fındıklu, Söğütöze ve
Çayırlu’ larla bitki örtüsünü, Ilıca, Küre, Şabhane’ lerle yer altı nimetlerini
ifade etmeye çalışmışlardır. Depecük, Eğriceyurd, Kuyudibi ve Çatak’ da
tabiatın engellerini hissetmişlerdir. Yağmurluca’da ıslanmış, Kuzbelen’de ve
Kuzköy’de ürpermiş, Meydancık ve Uluoba’da nefes almışlar, Güney’de ve Şems’de
ısınmışlardır.
Hayvanları da tabiattan ayırmamak gerekir. Ordu ve
yöresinde çeşitli hayvan adlarıyla adlandırılan yer adlarına da rastlanıyor.
Toplam yer adlarının %
Meslek isimleri de yer adı olarak kullanılmıştır (%
5 nispetinde) . Derzilü, Okçulu, Yaycılu, Kazancı, Kovancı, Kaşukçu, Sengsatan,
Ahursalar., Mirahur, Çobanalanı gibi isimler, mesleklerden gelen yer adlarına örnek
olarak gösterilebilir...”
Türkmenler yaşadıkları bölgelere etnik damgalarını
vurmuşlardır.
Gelelim Ordu adıyla ilgili tespitlerimize. Ordu
yerleşkesi de yukarıda bahsettiğimiz köy ve idari birimler gibi Türkmenler
tarafından kurulmuştur. Hatta Oğuz
Türkleri tarafından Karadeniz Bölgesi’nde kurulan tek il adıdır.
Ordu İli’nin adının nasıl verildiği, Osmanlı Tahrir
Defterlerinin günümüz Türkçesine çevrilmesiyle açıklığa kavuşmuş ve bu konuda
ileri sürülen diğer görüşler büyük oranda çökmüştür.
Ordu, Türkçe bir kelimedir. Sözlük anlamı, bir devletin
silahlı kuvvetlerinin tümü veya bu kuvvetlerin bir bölümüdür. Amaç ve
nitelikleri yönünden benzer insan topluluklarına ve çok sayıda kalabalığa da
bazen ordu denildiği olur.
Ordu, Osmanlı arşivlerindeki belgelere göre Türkler
tarafından kurulmuş bir yerleşkedir. İlk çağ ve Orta çağda bugünkü Ordu’nun
kurulduğu yerde aynı adla anılan antik bir kalıntı yoktur. Günümüzde Ordu
yakınlarında Bozukkale olarak adlandırılan antik “Kotyora”nın Ordu ile hiçbir
tarihi bağlantısı bulunmamaktadır.
Ordu yerleşkesi, yöreyi Türkleştiren Hacı
Emiroğulları tarafından kurulmuştur. Hacı Emiroğulları Beyliği’nin en parlak
dönemi Süleyman Bey zamanıdır. Beyliğin kurucusu Bayram Bey, onun oğlu Hacı Emir
Bey ve Emir Bey’in oğlu Süleyman Beydir. Süleyman Bey, babası ve dedesinin
yaklaşık yüz yıldan fazla mücadeleleri sonucu geniş bir araziye sahip olan
beylik sınırlarını daha da genişletmiştir. Batıda Tacettinoğulları Beyliği’nin
büyük kısmını kendi beyliğine bağlayan Süleyman Bey, sonra da Mesudiye
yöresinde yoğunlaşmış bulunan Türkmen oymaklarını sahillere yerleştirmek için
bölükler oluşturmuştur. Bu bölüklerin her birine kendi komutanlarını atamış ve
Giresun’un batı ve doğu kısımlarını tamamen beylik sınırları içine aldıktan
sonra Türkmenlerin buralara iskânını sağlamıştır.
Bölgenin tamamen fethinden sonra sıra beylik topraklarının
ortasında kalan Giresun’un fethine gelmiştir. Süleyman Bey, karargâhını 1396
yılında günümüzdeki “Eskipazar”a kurmuştur. Bu yerleşkeye de “Nefs-i Ordu bi-ism-i
Alevi” adı verilmiştir. Günlerce bu karargâha asker toplanmıştır. Nihayet
Ordu’da toplanan ve sayıları on iki bine ulaşan ordunun oluşmasıyla Giresun’un
fethi için sahilden yola çıkılmıştır. Süleyman Bey 1397 ilkbaharında Giresun’u
da fethederek Türkmenlerin iskânına açmıştır.
Bilindiği gibi Türkmen beylerinin ikamet merkezilerine
“Ordu” denildiği çok sık rastlanan bir olaydır. Örneğin Tacettinoğulları
Beyliği’nin merkezi Niksar iken, kışlak olarak kullandığı bugünkü Çarşamba’ya
bağlı Ordu Köyü de aynı Türkmen geleneğinden gelen bir adlandırmaya sahiptir.
Benzer bir Ordu Köyü de 15. yüzyıldaki Canik Sancağı’nın
en doğusunda yer alan “Satılmış-ı Mezid Bey” Nahiyesi’ndeydi. Satılmış-ı Mezid
Bey, bu sancağın önemli idari birimlerinden birisiydi ve bu birime yaklaşık 90
köy bağlıydı. Günümüzde yörenin merkezi olan Fatsa, o yıllarda bazı ticari ve
sınaî faaliyetlere sahne olan önemli bir köy durumundaydı. Yöredeki yerleşme
yerlerinden Ordu ve Bolaman “nefs” olarak zikrolunmuşsa da, her ikisi de
şehirlere has özelliklere sahip olmaktan uzaktılar. Ordu’nun önemi (Günümüzde
Fatsa’da Eskordu/Eski Ordu olarak anılan köy), muhtemelen bu kırsal nahiyenin
merkezi –ki “nefs” olarak anılması da
bununla ilgili olmalı- ve yörede subaşılık yapan Mezid Bey’in kardeşi Beyazıd
Bey’in ve yakınlarının 15. ve 16 yüzyıllarda yaşadığı yer olmasından
gelmekteydi.
Bundan da Türkmen beylerinin yönetici olarak
oturduğu yerleşkelere “Ordu” ismi verildiği anlaşılmaktadır.
Daha önce de belirtildiği gibi, Süleyman Bey’in karargâh
kurduğu ve Giresun’u fethetmek için asker topladığı, günümüzdeki Eskipazar
mevkii, 1396 tarihinden itibaren çevredeki halk arasında ve Tahrir Defteri
kayıtlarında “Ordu” olarak adlandırılmıştır.
Tarihi süreç içinde bu ad hiç değişmemiştir. Kimi
zaman Bayramlu-yı Ordu, kimi zaman Nefs-i Ordu, kimi zaman da Canik-i Bayramlu-yı
Ordu olarak söylenegelmiştir. Osmanlı belgeleri olan Tahrir Defterleri, Avarız
Defterleri, Mühimme Defterleri, Ceride Defterleri, Salnameler ve Kadılara
gönderilen hükümlerde Ordu kent merkezi için hep bu adlar kullanılmıştır.
Adlandırmalar, bu coğrafyanın tapularıdır. Sadece
Türkmenlere ait adlar değil, diğerlerinin değiştirilmesi de yanlıştır. Bu tür
davranışlar geçmişten gelen kültürlere saygısızlık anlamına gelir. O nedenle de
özen gösterilmesi, günlük siyasi gelişmelere konu edilmemesi gerekir.
Ordu özelinde büyükşehir kurulurken merkez ilçenin
adının mutlaka değiştirilmesi gerekiyorsa yeni adın bu kentin tarihi derinliği
ile bağdaşır olması lazımdır. “Bayramlı”, “Bucak”, “Ulubucak”, “Bozcatepe” ve
“Akyazı” gibi adlar, bu coğrafyada Ordu merkezi ile ilgili adlardır.
Son yıllarda Ordu merkeziyle ilgili “Altınordu” gibi
bir adın kullanılması, Asya’da kurulmuş ve Oğuz Türklerinden farklı bir grubun,
yani Kıpçakların kurduğu Altınordu Devleti’ni çağrıştırdığı için kanımca doğru
olmamıştır. Bu adın, Ordu kentiyle uzaktan yakından ilgisinin olamayacağı da
açıktır.
Bu coğrafyanın tapusu olan adlandırmaların büyük
kısmı, Ordu yöresini Türk iskânına açan Hacı Emiroğulları Beyliği zamanında verilmiştir.
Orduluların bu adlara layık olması için Ordu kent merkezinin ilk nüvelerini
atan Hacı Emiroğlu Süleyman Bey’in kentin kuruluş yeri olan Eskipazar’daki
kalıntıların yanına heykelinin yapılması bir vefa ölçüsü olmalıdır.
Bu isteğimizi ömrümüz yettiğince hatırlatmaya devam
edeceğiz.
***
KAYNAKÇA:
1455 Tarihli Tahrir Defteri
Yediyıldız B. Ordu Kazsı Sosyal Tarihi
Yediyıldız B. Ordu Tarihinden İzler
Baş M. Ordu Yöresi Tarihi
0 yorum