Halil Rıfat Paşa ve Dereyolu
Yukarıdaki
söz, Sivas Valisi olarak tanıdığımız ve Ordu-Sivas yolunu açtığını bildiğimiz
ünlü Osmanlı devlet adamlarından Halil Rıfat Paşa’ya ait.
Halil Rıfat
Paşa, Osmanlı bürokrasi kademesinin en altı olan tahrirat kaleminden, en üst
makam olan Sadrazamlığa kadar yükselmiş önemli bir devlet adamıdır. 1827 yılında
Selanik Vilayeti’nin Siroz Sancağı’na bağlı Lika Köyü’nde doğdu.
Sübyan
mektebinde yeteneği fark edilince bölge eşrafından bir zatın himayesinde
İstanbul'da Mülkiye Mektebinde eğitimini tamamladı. Kâtip olarak memuriyete
başlayarak bürokrasi içinde yetişen Halil Rıfat, çeşitli vilayetlerde divan kâtipliği,
mektupçuluk, mutasarrıflık, valilik ve sonra da Dâhiliye Nazırlığı ve
Sadrazamlık görevlerinde bulundu. Yetişmesinde
özellikle ünlü devlet adamı Mithat Paşa’nın yardım ve desteğini gördü.
Memuriyet hayatındaki
en parlak icraatlarını Sivas, Aydın ve Manastır valilikleri dönemlerinde gerçekleştirdi.
Balkanlarda eşkıyaya karşı orijinal mücadele taktikleri ve Anadolu’da bayındırlık
alanında vatandaş-devlet işbirliği ile gerçekleştirdiği çalışmalarla şöhrete ulaştı.
19. yy.da yüzlerce vali arasında özellikle yol yapımı konusunda isim bırakan
tek şahsiyet Halil Rıfat Paşa’dır. Bir atasözü haline gelen “Gidemediğin yer
senin değildir” sözü ona aittir.
Dâhiliye nazırlığı
ve Sadrazamlığının ilk yıllarında en fazla meşgul olduğu sorun Ermeni isyanlarıydı.
II. Abdulhamid döneminde bütün işlerin saraydan yürütüldüğü ve Sadrazamların
neredeyse hiçbir rolünün bulunmadığı bir zamanda, yumuşak huyluluğu ve Padişaha
sadakati sayesinde 9 Kasım 1901’de vefat edene kadar makamını muhafaza etti.
Memuriyete Başlaması:
İlk memuriyeti
olan Siroz Tahrirat Kalemi’nde 1843’de maaşsız olarak çalışmaya başladı. Burada
kitabet ve hükümete ait muameleleri öğrenmeye çalıştı ve emsalleri arasında kısa
zamanda kendini gösterdi. Bundan sonra da maaşlı çalışmaya başladı.
1848–50 yılları
arası Selanik’te, Tahrirat ve Meclis kalemlerinde çalıştı. Daha sonra bazı
valilerin divan kâtibi olarak; Vidin ve Yanya vilâyetlerinde bulundu.1860’a
kadar Edirne, Harput, Erzurum vilâyetlerinde divan kâtipliğinde bulundu. Ertesi
yıl yine divan kâtibi olarak Silistre’ye gönderildi. 1864’de Tuna Vilâyeti
Meclis İdare Başkâtipliği’ne, üç ay sonra da Tuna Valisi Mithat Paşa’nın tavsiyesi
ile Tuna Mektupçuluğu’na tayin oldu. Bu yıllar, Halil Rıfat’ın hızla terfi ettiği
ve itibarinin arttığı yıllardır.
Mutasarrıflıkları:
Halil Rıfat 1
Kasım 1868’de Varna Mutasarrıflığına tayin edildi. Bu
tarihlerde
bölgenin en önemli problemleri; Bulgarları bağımsızlığa götürmek için Bulgar okullarının
hızla yaygınlaşması, Kırım ve Kafkas muhacirleri ile Bulgar çetelerinin
arasındaki çatışmalardı. Halil Rıfat, bu problemler karşısında önemli bir
başarı gösteremedi. Bu nedenle de buradan alınarak Tirhala Mutasarrıflığı’na
tayin edildi.
Halil Rıfat zamanında,
Tirhala Sancağı’nın çeşitli yerlerinde 64 adet kalenin tamir ve inşasına karar verilmiş
ve en önemli dört tanesi kısa zamanda bitirilerek buralara askerler yerleştirilmiş
ve bunların masrafları için hazineden gereken meblağ bir irade ile temin edilmiştir.
Tirhala ve civarında
Yunan eşkıyasının faaliyetlerine rağmen, onun zamanında Hıristiyan halka hoşgörü
ile yaklaşılmış, bölgede Hıristiyan nüfusunun artması sebebiyle yeni kilise inşasına
dair istekleri Halil Rıfat aracılığı ile hükümete iletilmiş ve 24 Ocak
1870’deki irade ile de bu izin verilmiştir.
3 Temmuz
1873’de Vidin mutasarrıflığına tayin edildi.
Valilikleri ve Yol yapım çalışmaları:
Halil Rıfat, II.
Abdulhamid’in tahta geçtiği 31 Ağustos 1876’dan bir süre sonra, “Rumeli Beylerbeyliği” payesi verilerek Mithat Paşa’nın desteği ile
13 Eylül 1876’da Tuna valiliğine tayin edildi. Artık Halil Rıfat, paşa
rütbesindedir.
Halil Rıfat
Paşa, 5 Şubat 1877’de henüz beş ay bile olmadan Tuna valiliğinden alındı. Bunun
sebebi de tayininde olduğu gibi Mithat Paşa ile olan yakınlığıydı. Çünkü aynı
gün Mithat Paşa da Sadrazamlıktan azledilmişti. Önce Halep valiliğine, iki gün
sonra da Kosova valiliğine tayin edildi.
O yıllarda
Sırplarla savaşılıyordu. Kosova’nın Sırplar tarafından işgaline fırsat
verilmedi. 1877–78 Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra ise, bölgede toplanan yüz
binlerce muhacir için komisyonlar tertip edilerek bir kısmı Anadolu’ya sevk
edilirken bir kısmı da bölgeye yerleştirildi. Muhacirlerin problemleri ve Arnavutlar
arasındaki hareketlenmeler sonucu bu durumlardan bıkan Halil Rıfat Paşa
valilikten affını istedi. 25 Haziran 1878’de Kosova valiliğinden alındı.
Kosova valiliğinden
alındıktan sonra Selanik valiliğine tayin edildi. İki seneye yakın görev yaptığı
bu vilâyette, Osmanlı-Rus Savaşı’nın yaralarını sarmak için muhacirlere yardım
etmeye çalıştı.
9 Ocak 1882’de
Sivas valiliğine tayin edildi.
Halil Rıfat Paşa’nın
Sadrazamlığı da dahil, en parlak memuriyeti dört yıla yakın çalıştığı Sivas’ta geçmiştir.
Burada en fazla, yaptırdığı yollar ile şöhrete ulaşmıştır. Bir atasözü haline
gelen “Gidemediğin yer senin değildir” sözünü Sivas valiliği sırasında
söylemiştir. II. Abdulhamid devrinde yüzlerce vali arasında yol konusunda, Sivas’ta
yaptırdığı yollar ile isim bırakan tek vali Halil Rıfat Paşa’dır.
Günümüzde bile
Sivas bölgesi halkı onun yol çalışmalarını takdir etmektedir. Yol yapımı ve diğer
hizmetleri halkın zihninde öyle yer etmiştir ki Paşa hâlâ ağızdan ağza
nakledilen rivayet ve fıkralarla yaşamaktadır.
Sivas valiliği
döneminde yaptırdığı yolların uzunluğu 1.400 km.dir. Bu yollar üzerinde yaptırdığı
köprülerin 1.000, menfez ve kasislerin ise 4–5 bin kadar olduğunu kaynaklar
belirtmektedir. Asıl önemli olan nokta, bu yolların yapımında devletin çok az
bir katkısına karşılık, vatandaşların yardımı ve çalışmasıyla gerçekleşmiş olmasıdır.
Bu tarihlerde
Sivas Vilâyeti;
Merkez, Amasya, Tokat ve Şark-î Karahisar sancaklarından oluşuyordu. Yapılan
yollar da adı geçen sancakları komşu vilâyetlere bağlayan yollardı. Bu
yollardan;
Suşehri-Zara,
Şebinkarahisar-Giresun ve Mesudiye-Gölköy arasındaki kayalar arasındaki yollar
üzerinde üç tane de kitabe vardır.
Bunlardan
Zara-Suşehri arasındaki Kuşkayası mevkiinde yazılı kitabe Halil Rıfat Paşa’nın
kişiliği ve hizmetleri hakkında bilgi verir niteliktedir. Bu kitabe şöyledir:
“Asrı Gazi Sultan Hamit Han-ı sanide Veziri
Terakkiperver Sivas Valisi Halil Rıfat Paşa hazretlerinin Memalik-i Mahrusa-i
Şahane’ye bir misal olmak üzere 1288’de Sivas’tan Samsun’a 1299’da Sivas’tan
Harput’a 1300’de Sivas’tan Ordu limanına değin yapılan turukun tarihidir.
1300.”
Sivas
Valiliği sırasında yaptırdığı yolları aşağıdaki gibi tasnif etmek mümkündür.
Trabzon-Canik (Samsun)
Elazığ-Malatya-Hasançelebi sınırına kadar 410 kilometrelik Bağdat yolunu
yaptırmış;
* Bu yol üzerinde
314 köprü ve 829 menfez inşa etmiş;
* Çamlıbel’e kendi parası ile bir
çeşme yaptırmış;
* Tokat-Niksar-Ünye’ye kadar olan
76 kilometrelik şoseyi yaptırmış;
*Kelkit
Irmağı üzerinde 630 metre uzunluğunda 41 gözlü Hamidiye Köprüsü'nü
yaptırmıştır.
* Bunlar dışında 55 köprü ile 32
menfez inşasını gerçekleştirmiştir.
* Yozgat-Çorum sınırına kadar 63
kilometre yol açtırmış ve köprüler yaptırmıştır.
*
Merzifon-Osmancık ilçesi arası yolu 59 kilometrelik bir şose ile
bağlattırmıştır;
* Şebinkarahisar’dan Trabzon ve
Giresun illerine kadar, 64 kilometrelik bir yol ile
Sivas-Hafik-Zara-Koyulhisar-Mesudiye ve Ordu illerine kadar 212 kilometrelik
şose, 92 köprü, 300’den fazla menfez yaptırmıştır.
* Ayrıca
Sivas’ın kasabalarının ve birçok köyün yollarını inşa ettirmiştir.
Yol yapımı
çalışmaları sırasında maddî ve manevî katkıları bulunan, halkın ileri gelenleri
Halil Rıfat Paşa’nın Padişaha teklifi ile rütbe ve nişanlarla taltif
edilmişlerdir.
Ordu Sivas Yolu (Dereyolu)
1884 yılında Sivas
Valisi Halil Rıfat Paşa ile Trabzon Valisi Sırrı Paşa’nın ortaklaşa girişimleri
sonucu Ordu Sivas yolu açılmış ve ilk kez Karadeniz sahilleri iç kesimlerle
sosyal ve ekonomik bağlarını daha fazla geliştirmeye başlamıştır. Ordu’nun kaza
merkezi olarak Trabzon’a ve Mesudiye’nin Sivas Vilayeti’ne bağlı olduğu o
dönemlerde her iki valinin önderliği altında gönüllü amele birlikleri
kurulmuştur. Bir kol Ordu’dan Mesudiye istikametine, diğer kol da Sivas’ın
Koyulhisar İlçesi’nden Mesudiye-Ordu sınırına doğru yolu açmaya başlamışlardır.
O günün olanaklarıyla 5 ay gibi kısa bir müddet içerisinde yolu geçit verir
duruma getiren gönüllü birlikler, o zamanın Ordu-Sivas il sınırı olan Gedikkaya
mevkiinde birleşmişlerdir. Halil Rıfat Paşa tarafından Gedikkaya’daki kayalar
üzerine bir de kitabe kazıtılmıştır. Bu kitabe metni şöyledir;
“Sivas Valisi Halil Rıfat Paşa Hazretleri
Sivas’tan Ordu hududuna kadar kırk iki saat yolu beş ayda yaptırdıkları sırada
işbu kayaları barutla açtırmıştır. Teşrinievvel 1300”
Halil Rıfat
Paşa’nın Sivas vilâyetinin yollarını tamamlamak için yoğun çalışmalar yaptığı sıralarda
usulsüzlük ve hırsızlık yaptığı yolundaki şikâyet ve dedikodular Aydın
valiliğine tayin edilmesine sebep olmuştur. Kendisinden sonra Sivas valiliğine
atanan Sırrı Paşa, Halil Rıfat Paşa’nın aleyhinde konuşmaya ve yazmaya başlamıştı.
O da sessiz kalmayarak buna cevaplar yazmış, iki vali arasında bir yazı
düellosu başlamıştı. Bu durum II. Abdulhamid tarafından öğrenilince, 14 Ekim
1886’da çıkardığı iradesinde devlet memurlarının birbirleri aleyhinde neşriyatta
bulunmalarının uygun olmadığı ve bu işlere hemen son vermeleri, aksi halde her
ikisinin de hakkında hayırlı olmayacağının ihtar edilmesi üzerine bu yazışmalara
son verilmiştir.
Sivas’ta bayındırlık
alanında yaptığı diğer çalışmaları ise şunlardır: Hâlâ kullanılan hükümet konağı,
hapishane binası, rüştiye mektebi, askerî rüştiye Halil Rıfat Paşa Mektebi,
darü’l muallimin, maarif dairesi, Tokat hükümet konağı, Şark-i Karahisar su yollarının
yeniden yapımı, Aziziye kasabası hapishanesi, Divriği, Yıldızeli kazaları
hükümet konakları ve Sivas’ta bir un fabrikası en önemlileri olarak sayılabilir.
II.
Abdulhamid döneminde eğitim-öğretim faaliyetleri Anadolu’da görülmemiş bir hızla
ve genişlikte yaygınlaşmaya başlamıştı. Bu politikaya uygun olarak Halil Rıfat
Paşa döneminde Sivas’ta yeni okulların açılması sağlandı.
Halil Rıfat
Paşa 27 Eylül 1885’de Aydın valiliğine tayin edildi. Burada bir seneden fazla
bir zaman valilik yaptıktan sonra, 26 Aralık 1886’da Bağdat valiliğine tayin
edildi. Ancak, Paşa çeşitli mazeretler ileri sürerek Padişah’tan merhamet
dileyip Bağdat’a gitmek istemedi.
Sekiz ay açıkta
bekledikten sonra Halil Rıfat Paşa, 19 Ağustos 1887’de Manastır valiliğine
tayin edildi. Sivas’tan sonraki en başarılı valilik dönemini Manastır’da icra etmiştir.
O, eşkıyaya karsı o zamana kadar bu bölgede emsalini göremediğimiz orijinal
mücadele usulleri geliştirmişti. Eşkıya ile mücadele için halkla işbirliği
yöntemlerini geliştirdi.
İkinci kez
Aydın valiliğine atandı. Bu dönemde Çeşme Kazası hükümet konağını yaptırdı. Burada
Halil Rıfat Paşa’yı en fazla meşgul eden mesele, muhacirler ve eşkıyalardı. 1877–1878
Osmanlı-Rus Savasında ve 1885’de Şarkî Rumeli’nin Bulgaristan’a ilhakı üzerine,
bir muhaceret başlamıştı. Muhacirlerin en fazla yığıldıkları vilâyet Aydın idi.
1877–1891 tarihleri arasında Aydın vilâyetine 100.000’den fazla muhacir gelmiş;
bunların bir kısminin diğer vilâyetlere gönderilmesiyle burada kalanların sayısı
70.000’e düşmüştür.
Dâhiliye Nazırlığı:
Halil Rıfat
Paşa 4 Eylül 1891’de Dâhiliye Nazırlığı’na tayin edildi. Dört yıl kadar süren Dâhiliye
Nazirliği döneminde en fazla meşgul olduğu konu, Ermenilerin Anadolu’da çıkardıkları
karışıklıklardır. Özellikle Ayastefanos ve Berlin Antlaşmasından sonra başlayan
isyanlar onun döneminde artarak devam etmiştir. Dâhiliye Nazırlığında valilik
dönemindeki kadar rahat hareket edememiş, Padişahın emri ve talimatı doğrultusunda
kararlara iştirak etmiştir. Bu dönemde Ermenilerin çıkardıkları en önemli
isyanlar, Merzifon ve Yozgat isyanlarıdır. Önceleri bütün gayretlere rağmen isyanların
önü alınamamıştır. 1895 yılı yaz aylarından itibaren hemen hemen Anadolu’nun
bütün vilâyetlerinde eşzamanlı isyanlar başlamış, çok sayıda insan kaybına yol
açan bu isyanlar sonunda bastırılmıştır.
Sadrazamlığı:
Sadrazamlığı
döneminde de Ermeniler tarafından Van isyanı ve Osmanlı Bankası baskınları yapıldı.
Adi geçen baskın esnasında bir kısım Ermeni Babıâli’yi bombalamaya teşebbüs
etti. Bu arada Sadrazam Halil Rıfat Paşa’ya suikast teşebbüsünde bulunuldu. Sadrazamlığının
ilk yıllarında misyonerlerin faaliyetleri ve alınması gerekli tedbirler hakkında
17 Aralık 1895’de Padişah’a sunduğu bilgiler onun konuya vâkıf bir kimse olduğunu
göstermesi açısından önemlidir.
Sadrazamlığı
döneminde meydana gelen en önemli olaylardan biri de Osmanlı Devleti’nin zaferi
ile sonuçlanan 1897 Osmanlı–Yunan Savaşıdır.
Ölümü:
1901 yılı sonbaharında,
Sadrazamlığının 6. yılında 74 yaşında ihtiyar ve hastaydı. Buna rağmen, padişaha
sadakatinden dolayı Sadaretten alınmamıştı. Oğlu İbrahim Cavid’in 7 Ekim
1899’da bir Arnavut tarafından öldürülmesi Halil Rıfat Paşa’yı iyice sarstı. Bu
olaydan sonra iki yıl yaşayabildi. 9 Kasım 1901’de Nişantaşı’ndaki konağında,
74 yaşında öldü. Eyüp Sultan’daki, Mihrimah Valide Sultan Türbesi civarında
eski Sadrazamlardan Hayreddin Paşa’nın kabrinin yanına defnedildi.
Şahsiyeti:
Halil Rıfat
Pasa, devlet hizmetinde bulunduğu 57 sene boyunca dürüstlüğü ve sadakati ile şöhret
bulmuştur. Görevine düşkünlüğü, titizliği, ahlakı ve mülayim yapısıyla tanınmaktaydı.
Halil Rıfat
Paşa, kindar değildi. Oğlunun öldürülmesinden sonra, katilin kısas edilmesi
için ağırlığını koymadığı gibi, verilen ölüm cezasının müebbet hapse
çevrilmesini de yine kendisi istemiştir.
Halil Rıfat Paşa’nın
üçü erkek, ikisi kız olmak üzere beş çocuğu vardı.
***
0 yorum