19. Yüzyılda Ordu
Ekim 15, 2017 Mithat Baş Tarih Araştırmaları 0 Yorum Kategori : Mithat Baş tarih araştırmaları , ordu tarihi
Karadeniz sahillerindeki yerleşkelerin bazılarında
kasabalaşma süreci 18. yüzyılda başlamıştır. Bu yüzyılda Kaza-i Bayramlu-yı
Ordu’nun idari merkezi olan Bucak Nahiyesi, iskelesi olmasının getirdiği
avantajla çevresindeki diğer yerleşkelerden önce kasabalaşma sürecine
girmiştir.
19. yüzyılda imparatorluğun büyüyen uluslar arası ticaretine
hizmet eden liman kentlerinin ortaya çıkması sayesinde kıyı bölgelerinde nüfus
yoğunlaşması ve bunun sonucunda da kasabalaşma süreci görüldü. Bu nüfus
yoğunlaşmasından Bucak Nahiyesi de nasibini aldı. Kasabalaşma sürecinde iskele,
cami ve Pazar yeri önemli bir rol oynadı.
19. yüzyılda Ordu Kazası ile ilgili bilgilere arşiv
belgelerinin yanı sıra salnamelerde de rastlanır. Osmanlı döneminde ilk salname
1846 yılında “Devlet-i Aliyyeyi Osmaniye Salnamesi” adıyla yayınlandı. 1869
yılından itibaren Ordu’yla ilgili bilgiler “Trabzon Vilayet Salnamesi” adıyla
yayınlanan salnamelerde verilmeye başlandı. Bu salnameler 1910 yılına kadar
düzenli bir şekilde yayımlanmaya devam etti.
Bir tür yıllık olan salnamelerde geçmiş yılın olaylarını,
ticaret, sanayi ve istatistik bilgilerini görmek mümkündür. Bunların yanı sıra
o yıla ait devlet kuruluşları ve buralardaki görevlilerin adları da kaydedilen
bilgiler arasındadır.
1870 Tarihli Trabzon Vilayet Salnamesi’nde; Ordu kasabasında bakırcı, kuyumcu, kantarcı,
tabanca ve tüfek imalatçıları, çakmak ve kesici alet yapan sanatkârların
bulunduğu, bunların imal ettikleri eşyaların gerek kaza dahilinde gerekse civar
kazalarda pazarlandığı bildirilmektedir. Ayrıca Ordu köylerinde gürgenden kürek
ve ağaçtan çanak çömlek yapıldığı, hasır süpürgesi imal edildiği ve bunların
Ordu iskelesinden gemilerle Rusya’ya ihraç edildiği belirtilmektedir. Yine Vona
limanının iskelesi olan Kozağzı’nda kayık ve sandal yapıldığı, Ulubey ve
Habsamana nahiyelerinde yünden şal, kendirden keten dokunarak Ordu’nun her
tarafında satıldığı kaydedilmektedir.
1872 yılında Doğu Karadeniz’de vapur işleten dört kumpanya
vardı. Bunlardan ilki İstanbul-Batum arasını bir haftada alan ve hem giderken,
hem gelirken kazalara uğrayan Favaid-i Osmaniye Kumpanyasına ait vapurlardı.
İkincisi Rusya Kumpanya vapurları, Üçüncüsü Avusturya Kumpanya vapurları ve
dördüncüsü ise Fransa Kumpanya vapurları idi. Bu yabancı vapur işletmelerinin
Ordu’da acentelikleri vardı. Bu kumpanyalara 1906 yılında Yunan Kumpanya
vapurları da eklenmiştir.
1889 yılında Ordu’da “Düyun-u Umumiye Memurluğu” da
kurulmuştur. İpek, tütün, balık avı, tuz, içki ve puldan alınan devlet
gelirleri, “Rüsumu Sitte” adı altında Osmanlı Devleti’nin dış borçlarının
ödenmesi için kurulan Düyunu Umumiye İdaresi’ne verilmişti. Bu gelirleri
toplayanlar da tamamen yabancı devletlerin temsilcileriydi.
Vital Cuinet’e göre 1890 yılı başlarında Ordu İskelesi’nden
gerçekleştirilen ihracat 12.500. Ton’dur. Değeri 2,5 milyon franktır. 1889
yılında Ordu İskelesi’ne 145’i Osmanlı, 108’i yabancı olmak üzere 253 buharlı,
54’ü Osmanlı, 1’i yabancı olmak üzere 55 yelkenli gemi gelmiştir.
1904 yılı Trabzon Vilayeti Salnamesi’ne göre 1901 yılında
toplam 7.750.000 kıyye (1 kıyye = 1 okka = 1283 gr.) mal ile 7.395.100 adet
yumurta satılmıştır. Değeri 14.834.000 kuruştur. Bunun içinde 3.000.000 kıyye
mısır, 2.500.000 kıyye fasulye başta gelir. En çok gelir getirenler ise mısır,
iç fındık, fasulye, ceviz içi ve yumurtadır. Ayrıca dış satımın içinde deri,
yün, balıkyağı, balmumu, meyve, arpa, yulaf, kendir ve keten tohumu da dikkat
çeker.
Yumurta, Ordu bölgesinin en eski ihraç ürünleri arasında yer
almaktadır. Yumurta miktarının 1900 yılında 2500 sandık, 1902 yılında da 3840
sandık olduğu anlaşılmaktadır.
Hayvan ürünlerinden yün, Ordu’nun en önemli ihraç maddeleri
arasındadır. 20. yüzyılın hemen başında Ordu İskelesi’nden 130 tondan fazla yün
ihraç edilmiştir. Ayrıca balıkyağı da en önemli ihracat ürünleri arasındadır.
Yörede balıkçılık da yapılmaktaydı. 20. yüzyılın başlarında
(1910–1913 yılları arasında) Ordu’da yıllık ortalama 150 ton balık avlandığı ve
180.000 kuruş gelir elde edildiği belirtilmektedir. Bu balık avcılığında parakete,
saçma, ığrıp ve kalkan ağları gibi gereçler kullanılmaktaydı. Genellikle de
kalkan, minakop, barbunya, tirsi, mezgit vb. türü balıklar avlanmaktaydı.
Aynı yıllarda tatlı su balıkları da avlanmaktaydı. Turnasuyu
Çayı’nda alabalık, sazan ve yayın, Melet Irmağı’nda (Melanthius) kızılkanat ve
bayıklıbalık avı yapıldığı ve bu balıkların saçmayla avlandığı
belirtilmektedir.
Aynı yıllarda dış alımın 13.672.500 kuruş olduğu
belirtilmektedir. Ordu İskelesi’ne gelen dış alım malları içinde tuz, kahve,
çay, şeker, yün ve işlenmiş pamuk önemli yer tutmaktadır. Ayrıca zeytinyağı,
sabun, çuval, gazyağı, demir, bakır, çelik, çivi, deri, tütün, sigara ve
çeşitli eşyalar da ithal edilen mallar arasındadır.
Osmanlı Devleti, 1876 yılından beri buğday ithal etmekte
idi. Bu kadar geniş topraklara sahip koskoca imparatorluğun buğday ithal etmesi
düşündürücüdür. Ordu şehri de, 20. yüzyıl başlarında Romanya’dan ithal edilen
un ve ekmeklik buğdaya bağımlı kalmıştı.
Kasabalaşma sürecinde Ordu’daki yapılaşmayı şöyle sıralamak
mümkündür.
Bucak İskelesi’nde Seyyid el-Hacı İbrahim Ağa Camii 18.
yüzyılın ikinci yarısında yılında yapılmış, ancak ahşap olduğu için kısa sürede
yıpranmıştır. Ali Ağa buraya yeni bir
cami yaptırmıştır. Bugün mevcut olan ve Orta cami (Atik Ali Paşa camii) diye
bilinen bu caminin kitabesi 1801 (1216) tarihlidir. Halk arasında bu camiye
“Atik İbrahim Paşa Camii” de denilmektedir.
Bu süreçte kasabada yeni inşa faaliyetleri de
gerçekleştirildi. Bugünkü sebze pazarı arkasındaki Mustafa Bey Çeşmesi (1816)
yılında yapıldı. 1827-1941 yılları
arasında Orta Cami’nin biraz ilerisinde Verem Savaş Dispanserinin bulunduğu
yere Trabzon Valisi Hazinedarzade Osman Paşa, daha sonra Kadiri tekkesi olarak
kullanılan medreseyi inşa ettirdi.
Osman Paşa bir yandan derebeyleri ile mücadele edip
Karadeniz sahillerine huzurun gelmesi için çalışırken, bir yandan da bazı
kasabalara medrese ve şadırvanlar da inşa ettirmekteydi. Bu kasabalardan biri
de Ordu kasabasıydı. Osman Paşa o yıllarda Trabzon Vilayeti’ne bağlı bir kaza
merkezi olan Bucak (Ordu) kasabasına bir şadırvan ile bir medrese inşa
ettirmiştir. Her iki eser de 1833–1835 tarihleri arasında yapılmıştır. Osman
Paşa, 1827–1841 yılları arasında Trabzon Valiliği yapmıştır.
19. Yüzyılın ilk çeyreğinde Kasabaya göç ettirilen gayrimüslimler
de okul ve ibadethaneler yapmaya başladılar. Zafer-i Milli Mahallesi’nde Ermeni
Kilisesi (1842) ve daha sonra İsmetpaşa İlkokulu’na dönüşen Ermeni Okulu
(1858-1860), Düz ve Elmalık Mahallelerinde birer Rum Kilisesi’nin (1868)
temelleri atılmıştı.
1847’de Bucak Kasabası’nda 580 mesken vardı. Bütün bu
yapılar, yeni kasabaya adını veren Bucak Mahallesi’nden itibaren batıya, sahile
ve Boztepe eteklerine doğru yayılmış ve Selimiye, Saray, Aziziye, Şarkiye, Düz,
Zafer-i Milli ve Taşbaşı mahallelerini oluşturmuştu.
Günümüzdeki Taşbaşı Mahallesi’nde bulunan kilise 1853
yılında yörede yaşayan Rumlar tarafından yapılmıştır. Doğu- batı doğrultusunda
uzanan yapı, bazilikal planlıdır. Yapının doğusunda büyük bir apsis, yanlarında
iki küçük apsis yer almaktadır. Kilisenin ana mekânı iki sıralı üç sütunla üç
nefe ayrılmıştır.
Kirazlimanı Mahallesi’ndeki “Oluksuyu Çeşmesi” de 1842
tarihinde yapılmış, Ordu kasabasının eski yapıtlarından birisidir. Günümüzde
Soğuksu Çeşmesi olarak da tanınmaktadır.
1869 yılında “Bucak Belediyesi” kuruldu.
Bucak Belediye’si aynı zamanda Trabzon Vilayetine bağlı
ilçeler arasında, 1869 yılında kurulan ilk belediye teşkilatı olma özelliğini
taşır.
1870 Yılında, Bucak Kasabası’nın adı, ORDU olarak
değiştirilmiş ve yeni bir meclis teşkil edilmişti. Kaldı
ki kasaba, zaten halk tarafından öteden beri Ordu olarak anılmaktaydı. Ordu
adı, Trabzon Vilayet Salnamelerinden sadece 1969 tarihli salnamede “Bucak
Kazası” olarak geçmekte, diğer salnamelerin tümünde “Ordu Kazası” olarak
belirtilmektedir.
Ordu kent merkezi, 1883 Temmuz ayında geçirdiği büyük bir
yangın sonucu tamamen yanmıştır. Bu tarihten sonra kasaba yeniden kurulduğu
için bu olay, Ordu şehir tarihi için bir milat olarak kabul edilir
Katırcı oğlu Mustafa Ağa’nın Belediye Başkanlığı’na
başlamasından birkaç ay sonra 1883 yılı Temmuz ayında, Ordu çarşısında büyük
bir yangı çıkmıştır. Tamamen barakalardan ibaret olan çarşıda çıkan yangınla,
büyük bir saha tamamen yangının tahribatına maruz kalmıştır. Bu yangın, Ordu
şehrinin yeniden yapılmasında ve düzenlenmesinde önemli bir rol oynamıştır.
1894 yılında Belediye Başkanı olan Felek zade Süleyman
Ağa’nın belediye başkanlığı dönemi, Ordu şehir tarihinde yeni bir devrenin
başlangıcıdır.
Günümüzdeki Ordu şehrinin yeniden kurulumu, Felek zade
Süleyman Ağa tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle de kendisi “şehrin
kurucusu” olarak anılır.
Günümüzde adları
Süleyman Felek ve Sırrı Paşa olan iki ana cadde, çarşıyı Fidangör yakınından Tahıl
Pazarı’nın biraz ilerisine kadar boydan boya kat ederken, iki ana caddeye
paralel olarak Kumluk’tan yine Tahıl istikametinde bir üçüncü cadde olarak
Osman Paşa Caddesi açılır. Bu caddeler, yine birbirine dik şekilde deniz
yönünde ara sokaklarla kesilerek, denizden gelen serin havanın çarşının her tarafına
yayılması sağlandı.
Ordu şehrine yeni yapılan konaklar da şehrin görünümünü bir
hayli değiştirmiştir. Felek zade Süleyman Ağa’nın belediye başkanlığı
döneminde, günümüzde etnografya müzesi olarak kullanılan “Paşaoğlu Konağı” da
yaptırılmıştır. Bu konağı, 1896 yılında Paşaoğlu Hüseyin Efendi yaptırmıştır.
Taşları Ünye’den, ahşap malzemesi Romanya’dan ve yapım ustalarının da
İstanbul’dan getirildiği bina günümüzde bile bütün ihtişamıyla ayaktadır.
KAYNAKÇA
Çebi Sıtkı, Ordu
Şehri Belediye Tarihi, Ordu 2002
Yediyıldız Bahaeddin, “Ordu” TDV İslam Ansiklopedisi Cilt:34
Baş Mithat, Ordu
Yöresi Tarihi, Ordu Belediyesi Yayını, Ordu 2012
Gürsoy Ahmet, Şehir
Coğrafyası Yönünden Ordu, Doktora Tezi 1998
Yıldız Adnan, Osmanlı
Belgelerinde Ordu, İstanbul 2013