Sarıkamış Şehitleri Anılırken
Son yıllarda ülkemizde o kadar koşullanmış ve bir o kadar da gözü
kara televizyon yayıncılığı var ki, akıllara durgunluk veriyor. Her şey
çarpıtılıyor. Tarihimiz, kültürümüz, geleneklerimiz, etik değerlerimiz, devlet
yapılanmamız tahrip ediliyor. Ne yazık ki vurdumduymaz bir topluma dönüşüyoruz.
Biz vurdumduymaz olunca, daha da vuruyorlar. Özellikle de tarih konusunda.
Tarihi doğru olarak yazmak ve yansıtmak namuslu insanların işidir.
Bunun en çarpıcı örneklerinden birini, şu günlerde Sarıkamış
şehitleri anılırken, televizyon
programlarında izliyorsunuz. En güvendiğiniz spiker bile eline tutuşturulan kâğıdı
okuyor: “Bugün Sarıkamış’ta bir kurşun dahi atamadan, donarak şehit düşen
doksan bin vatan evladının anılması için törenler yapılıyor…”
Ne var ki bunda diyeceksiniz? “Bunun neresi yanlış?” diye de tepki
göstereceksiniz. Haklısınız. Çünkü Sarıkamış harekâtı ile ilgili bilgilerimiz
yeterli değil. Özellikle böyle öğretildiği için, birçoğumuz olayı doğru
zannediyoruz.
Son yıllarda, gerek arşiv taramaları ve gerekse sözlü kültür
derlemeleri sonucu bu harekâtla ilgili yüzlerce araştırma yapıldı. Üniversitelerde
doktora tezlerii hazırlandı. Sarıkamış Harekatıyla ilgili gerçekler ortaya
çıkarıldı. Bu yüzlerce çalışmadan biri de, Dr. Ramazan Balcı tarafından kaleme
alınan “Sarıkamış-Yolun Sonu” adlı eserdir. Bu eser aynı zamanda Ramazan
Balcı’nın doktora tezidir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Enver paşa ve İttihat ve Terakkicilerin
“maceracı adımları” sonucu I. Dünya Savaşı’na girildiği savı, tarih
kitaplarımızda belirtilse ve birçokları tarafından savunulsa da bu görüş olayları yorumlamak için yeterli değildir. Enver Paşa veya İttihat ve Terakkiciler bu savaşa girmek
istemeseler dahi, Osmanlı İmparatorluğu, kaçınılmaz olarak kendini savaşın
ortasında bulacaktı. Çünkü I. Dünya
Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun
tasfiyesi ve topraklarındaki enerji kaynaklarının emperyalist güçlerce
paylaşımı savaşıdır. Savaşın amacı budur. Savaşın sevk ve idaresindeki
hatalar, ayrıca tartışılabilir.
Sarıkamış Harekâtında
kayıpların fazla olmasının nedenleri vardır. Çetin kış şartlarının yanı sıra
tifüs gibi salgın hastalıklar ve harekâta katılan askerler için İstanbul’dan
kışlık giyecek ve askeri malzeme taşıyan Bezm-i Âlem, Mithat Paşa ve Bahr-i
Ahmer adlı gemilerin Trabzon’a doğru yol alırken Rus savaş gemilerince
Zonguldak yakınlarında batırılması, Sarıkamış Harekâtı’nın olumsuz
sonuçlanmasının en büyük nedenleri arasındadır. Bu durum, Sarıkamış Harekatını
gerçekleştiren 3. Ordu üzerinde tam bir
psikolojik yıkım meydana getirmiştir.
Ayrıca Rusya’nın Osmanlı
Devleti’ne göre gelişmiş sanayisi ve savaş malzemeleri üretimi kat kat
fazlaydı. Her iki ülkenin ordularının donanımı ve teçhizatı bakımından
Osmanlı Devleti aleyhine farklılık meydana getirmekteydi.
Gelelim Sarıkamış harekâtındaki kayıplarla ilgili gerçek bilgilere.
Harekât, Enver Paşa komutasında 25 Aralık 1914 tarihinde gece taarruzu ile
başladı. Ortamda 30 cm
kar vardı ve sıcaklık -20 derecenin altındaydı. Harekâta 3 kolordu katıldı. 26,
27, 28 ve 29 Aralık günleri karşılıklı büyük zayiatlar da olsa, Ruslarla göğüs
göğse çarpışmalar yaşandı. 10. Kolorduya bağlı 93. Alayın büyük kısmı, Allahüekber Dağları’nı
aşarken donarak şehit düştü. Bu alaydan geriye yalnızca 300 asker sağ
kalabilmişti. Bu durumdan, zamanın kumandanları, 10. Kolordu Kumandanı Hafız
Hakkı Bey’i sorumlu tuttular. Yaklaşık, 10 gün süren yıpratıcı taarruzlar
sonucu, zayiat miktarı bir hayli artmıştı. 6 Ocak 1915 sabahı, taarruz harekâtı
durduruldu. Ayrıca orduyu saran tifüs salgını ve yetersiz beslenme, askerin
direncini de kırmıştı. Kolordular, bulundukları mevzilerde birliklerin yeniden
toparlanması için çalışmalar yapıyordu.
Sarıkamış
Harekâtı 16 gün süren taarruzun ardından 9 Ocak 1915 günü sona ermiştir. Hem
Osmanlı ordusunun hem de Rus ordusunun kayıpları büyüktür. Ruslar da bir hayli
yıpranmış, sadece taciz ateşi açabilecek duruma düşmüşlerdi. Bu harekâtta 3. Ordu, 23 bini savaş alanında 10 bini de
savaş hatları gerisinde olmak üzere 33 bin şehit vermiştir. 7 bin kişi esir
düşmüş, 17 bin kişi de yaralanma ve hastalık nedenleriyle savaş dışı
kalmışlardır. Bu durumda toplam kayıp 57 bin kişidir. Rusların kayıpları ise kendi
rakamlarına göre 32 bin kişidir.
Sarıkamış harekâtında, 90.000 askerin kurşun atmadan donarak şehit
düştüğünü söylemek, orada günlerce göğüs göğse çarpışarak şehit düşen
Mehmetçiklerimize saygısızlıktır. İyi ki bu harekâta girenlerle birebir konuşan
ve anılarını dinleyen bir kuşak hala hayatta. Bunlardan birisi de benim. Sarıkamış
harekatına katılan ve orada yaralanarak dönen gazilerin anılarını dinledim. Benim
köyümden I. Dünya Savaşına, özellikle Sarıkamış harekâtına 86 kişi katıldı. 86
kişiden geriye dönebilen sadece 8 kişidir. Dönemeyen ve şehit olanlardan birisi de dedemdir. Dönebilenlerin birkaçıyla bu savaş
konusunda konuşmalarım oldu. Bu savaştan dönenlerin anlattıkları ile yukarıda
sizinle paylaşmaya çalıştığım bilgiler, birebir örtüşmektedir. Hiçbir ciddi araştırma yapmadan , ne resmi tarihin, ne de başkalarının
“90 bin kişi tek mermi dahi atmadan donarak öldüler” gibi saçma sapan bir saygısızlığı
yapmaya hakları yoktur.
Doğu Cephesinde uğranılan
yenilgide pek çok ihmal ve hatanın rolü olmuşsa da bunların hiçbirisi yenilgide
belirleyici ana unsur olmamıştır. Yenilgide
en önemli faktör, kuşkusuz Rusya’nın ağır sanayini kurmuş bir devlet olması,
buna karşılık Osmanlı Devleti’nin hafif bir sanayiden bile yoksun bulunmasıdır. Bu savaş, sanayi toplumu ile tarım toplumunun karşı karşıya gelmesidir.
Son günlerde bir özür dileme modası var ya? Şimdi özür dileme sırası haberciler de. Ben de , bu söylemi yapan resmi tarih
yazarlarına ve TV programı yapan koşullanmışlara sesleniyorum:
“Bilgi sahibi olmadan fikir
sahibi olmayın” ve Sarıkamış şehitlerinden özür dileyin!
0 yorum