Hacı Emiroğulları Beyliği ve Ordu
11. ve 15. yy’lar arasında Anadolu’nun birçok
yerinde Anadolu Türk Beylikleri kuruldu. Bu beylikleri, 1071 yılında Malazgirt
Meydan Savaşının kazanılmasından hemen sonra kurulan 1. Dönem Anadolu
Beylikleri ve 1243 yılında Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra kurulan
2. Dönem Anadolu Beylikleri diye adlandırmak mümkündür.
Her iki dönemde de bu beylikler, bazen kendi
aralarında bazen de Bizans ve Haçlı kuvvetleriyle çarpışarak Anadolu’da
tutunmuşlar ve buranın Türk yurdu olmasını sağlamışlardır. Bu beyliklerden
Osmanlı Beyliği 15. yüzyıla kadar diğer Anadolu Beyliklerini de kendisine
katarak büyümüş, gelişmiş ve devasa bir imparatorluğa dönüşmüştür.
Orta Karadeniz Bölgesine, bu arada Ordu
yöresine Türklerin gelmesi 1. dönem beyliklerden olan Danişmendliler zamanında
başlamıştır. Bu dönemde Mesudiye-Kale Köyü’ndeki Milas Kalesi yaptırılmış ve bu
kale Danişmendlilerin Karadeniz sahillerine ve Karagöl yaylalarına yaptığı
sefer ve akınlarda karargâh olarak kullanılmıştır. 12. ve13. yy. larda
Danişmendlilerin, yörede bazı yerleşim alanları kurduğu bilinmektedir.
13. yüzyılın ilk yarısı, Anadolu’da tam bir
kaos ortamına sahne olmuştur. Klasik tarihlerde pek geçmese bile araştırmacı
tarihçiler bu döneme, “Kaos Dönemi” demektedirler. Yaklaşık elli yıllık bu dönemde Anadolu Türkmenleri başsız kalmıştır. Anadolu'nun çeşitli
yörelerinde sarp yerlere yerleşkeler kurulması bu dönemde olmalıdır. Aynı tarihlerde Anadolu’da Moğol istilası ve
zulmü de görülmüştür. Bunun üzerine de Türkmen boy ve oymakları Türkmen
Babalarının ve Beylerinin etrafında kümelenerek kendi başlarının çaresine
bakmaya başlamışlardır. Tam bu dönemde de yöreye gelen Türkmenler, Selçuklu
topraklarına ait olmayan ve fakat Danişmendlilerin sınır karakolu olarak
kullanılan Milas Kalesi civarında Erdembaba, Kılıçbaba, Karababa, Karaaslan,
Akbaba, Sarıbaba, İlyasbaba ve Eriçoğbaba gibi günümüzde bile efsaneleri ve
adları hala anılan Türkmen babaları etrafında kenetlendiler.
Hacı Emir Bey
ölünce oğlu Süleyman Bey, beylik merkezini “Nefs-i Alevi bi-ism-i Ordu” ya
taşıdı. Yani Ordu adı ve Ordu kentinin ilk nüveleri günümüzdeki Eskipazar’da
Süleyman Bey zamanında kuruldu. Türkmen Beylerinin oturdukları yerleşkelere “Ordu”
dendiği pek çok yerde görülür. Taceddin Bey’in günümüzdeki Çarşamba’nın Ordu
Köyü’nde, Emiroğulları ailesinden Mezid Bey’in de günümüzde Fatsa topraklarında
olan “Nefs-i Ordu” denilen yerleşkelerde oturdukları, Tahrir Defterleri
kayıtlarından anlaşılmaktadır.
Hacı Emir oğlu
Süleyman Bey, Taceddin Bey’i de yenerek Beyliğini daha da güçlendirdi.
Topladığı kuvvetlerle günümüzdeki Ordu yakınlarında 12 bin kişilik bir ordu kurdu ve 1397 yılı ilkbaharında
Giresun’u kuşattı. Şiddetli çatışmalardan sonra Trabzon krallığının önemli bir
kalesi olan Giresun da Türmenlerin yerleşimine açıldı. Giresun çevresi,
özellikle Yukarı Harşit bölgesi zaten Hacı Emir Bey zamanında Türkmenlere
açılmıştı. Orta Karadeniz Bölgesine bu olaydan sonra Türmenlerin yerleşmesi
daha da kolaylaştı. Yöreye Çepni, Eymür, Döger, Alayundlu, Bayındır, Karkın,
Yüregir ve Iğdır boyları yerleştiler.
Hacı
Emiroğulları Beyliği’nin Osmanlılara ilk kez tabi olması 1398 yılındadır. Hacı
Emir oğlu Süleyman Bey’in en büyük müttefiki ve Emiroğulları ailesinden
birisiyle de evli olan Kadı Burhaneddin, Akkoyunlular tarafından öldürülmüştür.
Bu olay Süleyman Bey’i çok üzmüş olmalıdır. Aynı tarihte Osmanlı Sultanı
Yıldırım Beyazıt’ın Samsun’a gelmesiyle Süleyman
bey, Osmanlı hakimiyetini kabul etmiştir. Yıldırım Beyazıt, beylik yönetimini
yine Hacı Emiroğulları ailesine bırakmıştır. Osmanlı Devleti’nin himayesinde
olan beylik, bölgedeki mücadelesine ve Türkmenlerin iskânına devam etmiştir.
1402 yılında
Osmanlılar Ankara Savaşını kaybedince Hacı Emiroğulları Beyliği, yine bağımsız
hareketi etmeye başlamıştır.
Çelebi Sultan Mehmet zamanında Hacı
Emiroğulları Beyliği kesin olarak Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştır. II. Murat zamanında 1427 yılında bu beyliğe
ait toprakların tamamının, bir nevi kadastro anlamına gelen “tahriri”
yapılmıştır. Beyliğin toprakları üç kazaya bölünmüş, Bolaman ırmağının batısı
Canik Sancağı’na bırakılmıştır. Bolaman ırmağı ile Aksu ırmağı arası “Vilayet-i
Bayramlu Me’a İskefsir ve Milas”, Aksu ırmağının doğusu ise “Vilayet-i Çepni”
olarak adlandırılmıştır.
Hacı Emir oğlu
Süleyman Bey’in de ne zaman öldüğü bilinmiyor. Mezarı büyük ihtimalle Milas
Kalesi yakınındaki aile mezarları olan kümbetlerde olmalıdır.
Osmanlılar
bölgeyi topraklarına kattıktan sonra, beyliğin eski idari iç teşkilatlanmasına
pek dokunmadılar.
Osmanlı
Sultanı Fatih Sultan Mehmet 1461 yılında Trabzon seferine çıkınca, bu seferi
engellemek için Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan tarafından kışkırtılan Kızıl Ahmet,
Canikoğlu ve arkadaşları, Emir Bey isimli birini kendilerine reis seçerek Tokat
ve civarını yağmaladılar. Burada adı geçen Emir Bey, Hacı Emiroğlu Süleyman
Beyi’in oğullarından birisiydi. Bu hareket onların prestijlerini iyice sarstı.
Emir Bey çevredeki halkın kendisini istemediğini anlayınca Akkoyunlulara,
Akkoyunlular, Otlukbeli Savaşı’nda Osmanlılara yenilince de Dulkadiroğulları
Beyliği’ne sığındı.
Hacı
Emiroğulları ailesinden Süleyman Bey’in oğlu Emir Bey’in bu tutumu, Osmanlı
yönetimince hiçbir zaman unutulmadı. Bu olay, bölgedeki özellikle Çepni Boyuna
ait Türkmenlere, Osmanlının bakış açısını değiştirdi. Bu aileye verilen tımarların tamamına yakını
geri alındı. Aileye ait saray, hamam ve kümbetlere sahip çıkılmadı. Hatta
birçoğu tahrip edildi. Yine aynı bölgede eski sahipleri “kızılbaş” olduğu için
tımarları “hass-ı hümayun” yapılan, bir bakıma devletleştirilen malikaneler
oldu. Bölgeden çok sayıda Çepni Türkü’nün geriye göç ettiklerini 1485 Tarihli
Tahrir Defterinden anlamaktayız.
Her ne olursa
olsun bu olaylar, bölgede 150 yıla yakın mücadele eden ve Orta Karadeniz
Bölgesini Türkmen iskanına açan Hacı Emiroğulları Beyliğini ve bu beyliğin
kurucu aile ve komutanlarını unutturmamalıdır. Günümüzdeki Gölköy ve yöresini
Türkleştiren Çoban Bey ve Bulduk Bey, Ulubey yöresini Türkleştiren Sevdeş Bey,
Şayip Bey ve Fermüde Bey, Gülyalı yöresini Türkleştiren Ebulhayr Bey, Davut
Bey, Mustafa Bey, Seydi Ali Bey, Fatsa ve yöresini Türkleştiren Mezid Bey ve
diğerleri, Hacı Emiroğullarının komutanlarıydı. Bu insanlara, özellikle de Hacı
Emir ailesi ve onların mezarlarına saygı göstermek yöre halkının bir vefa borcu
olmalıdır.
Artık günümüz
insanları ve araştırmacılar, farklı inançları ve farklı yorumları yüzünden
geçmişteki olaylara yanlı bakmamalıdırlar. Gerçeklere sahip çıkılmalı ve
gerçekler savunulmalıdır. Tarih yazanlar namuslu olmak zorundadır.
14. ve 15,
yüzyıllarda “Vilayet-i Bayramlu”da, kasaba denilecek bir yerleşke bile yoktur.
En kalabalık yerleşke Vilayet-i Bayramlu’nun idare merkezi “Nefs-i Ordu
bi-ism-i Alevi” dir. 1455 yılında burada 85 hane bulunmaktadır. Yani Bayramlı
adı, klasik tarih kitaplarında söylenenin aksine bir yerleşke değil, coğrafi
bir alan adı olarak kullanılmaktadır.
Hacı
Emiroğulları Beyliği’nin yönetim merkezinin beyliğin kuruluş döneminde Milas
Kalesi, beyliğin gelişme döneminde ise, bizzat beylik ailesi tarafından kurulan
“Nefsi Ordu bi-ism-i Alevi yerleşkesinin olması, diğer Anadolu beylikleri gibi
yönetim merkezlerinin bir kasaba veya kent olmaması, bu beyliğe ait düzenli
arşivlerin olmamasına neden olmuştur. Bu durum da diğer Anadolu beylikleri gibi
yazılı tarih karşısında beyliği dezavantajlı duruma düşürmüştür. Bu durum,
beyliğin Osmanlı kroniklerinde belli bir yönetim merkezi olmayan küçük bir
yapılanma şeklinde belirtilmesini neden olmuştur. Nitekim Hacı Emiroğulları ile ilgili
bilgiler, Kadı Burhanettin Devleti, Taceddin oğulları Beyliği ve Trabzon
Krallığı kayıtlarından edinilmiştir.
Son yıllarda
Türk Tarih kurumunca sondaj metoduyla yapılan araştırmalarla Beylik hakkında
aydınlatıcı bilgilere ulaşılmıştır. Yapılacak ilk iş, Hacı Emiroğulları
Beyliği’nin ilk yönetim merkezi olan Mesudiye-Kale Köyü kalesi ve kümbetlerinde
kazılar yapılarak daha da verimli bilgilere erişilmesidir. Sonraki yüzyıllarda
Bucak Mahallesi’ne taşınmış olan ORDU’nun, ilk kuruluş yeri Eskipazar Mevkiine
“Nefs-i Ordu bi- ism-i Alevi” adının yazılması ve buranın koruma altına
alınması bir görev olmalıdır.
Yakın
zamanlara kadar bir tarih bilgisi olarak bizlere kitap ve yıllıklarda anlatılan
“Ordu yöresi Fatih Sultan Mehmet zamanında Osmanlılarca alındı, Ordu’nun eski
adı Kotyora’dır” gibi bilgiler tamamen yanlıştır. Kuşkusuz yörede Türkler
öncesi uygarlıklar yaşamış ve onlardan kalıntılar da vardır. Ancak günümüz
Ordu’sunun kuruluşuyla bu kalıntıların hiçbir alakası yoktur.
0 yorum