Emir Süleyman Kızı Esleme Hatun (Selime Hatun) Vakfı
Ocak 30, 2017 Mithat Baş Tarih Araştırmaları 2 Yorum Kategori : Esleme Hatun , Hacı Emiroğulları , Mithat Baş tarih araştırmaları , ordu tarihi
Tarih yazımıyla
ilgilenenler için Osmanlı Arşivleri birer hazinedir. Arşivlere girildikçe yeni
bilgiler edinilmekte, sözlü kültür ile arşiv belgelerinin örtüşmesi ile de yalın
ve bilimsel temellere oturmuş gerçek tarih ortaya çıkmaktadır.
Orta Karadeniz
Bölümü’nün iç kesimindeki iki ilçenin topraklarında bulunan tepe adları, bölge
tarihinin bu tepelerle ne kadar ilişkili olduğunun kanıtı gibidir. Mesudiye ve
Reşadiye dolaylarındaki şu tepe adlarına bakın; Erdembaba, Karababa, Sarıbaba,
İlyasbaba, Dumanbaba, Akbaba, Kılıçbaba, Hüseyindede, Cimidede…
Baba ve dede
adlarıyla anılan bu tepeler, kuşkusuz bu yörelerde “yurt tutmak” için gelen Türkmen
kökenli dervişlerin adını almıştır. Biraz daha sahillere inildikçe, benzer
dervişlerin adlarının bazı köy ve tepelerde yaşatıldığını da görürüz; Şayib
Tepesi, Fermüde Tepesi, Şeyh Abdullah, Şeyh İdris gibi. Buraları ziyaret,
gizemli bir huzur verir insana. Zaten yakın çevrelerinde yaşayan insanlar da,
birer evliya saymıştır buralarda yatanları.
Ordu yöresindeki bu
dervişlerin adları, vakıf kayıtlarında da mevcuttur. Hacı Emir Bey’in oğlu
Süleyman Bey’in kızı “Esleme Hatun” (Selime Hatun) kendi adıyla bir vakıf
kurmuş ve bu vakfın gelirlerini İskefsir’deki (Reşadiye) “Cimi Dede” zaviyesine
vakfetmiştir. Ordu yöresine ait en eski yazılı belge olan ve Hicri 814 yılının
Recep ayı başlarında (Miladi 1411 yılının Ekim ayı) kurduğu vakfiye, 624
numaralı vakfiye defterinin 419 sayfasında şöyle kaydedilmiştir:
“…Bundan sonra hayat ve hasenat sahibi, sadaka ve meberrata rağbet
gösteren hatunların tacı, muhadderatın çelengi, zamanın Hazret-i Ayşesi,
devrinin Hazret-i Fatması, hayır ve bereket kapılarını açan, zatı yüce,
sıfatları kerim Esleme Hatun ki, vaktin emiri, büyük, şanıl, zülum ve tuğyanı
gökleyen, fısk ve isyanı men’eden Süleyman Bey’in kızıdır. O da değerli Emir,
Haremeyn hacısı Hacı Emir Bey’in oğludur. O da Bayram kadısı Mübarüziddin’in
(*) oğludur. Meclis-i şer-i şerife mahfel-i tarikat-i münife hazır olarak bütün
tasarrufatının sahih, teberrüatının nafız olduğu bir sıhhat halinde iken açık
niyyet ve temiz maksatla Allah’ın rızasını dileyerek kalb-i selimden başka oğlu
ve malın asla fayda vermediği kıyamet gününde azaptan kaçınmak için sahih
malları, sarih hakları sırasında dizilip işbu vakfiyenin kendisinden süduruna
kadar elinde olan mülkünü vakfetmiştir ki o da şudur:
“Bayramlu Kazası’na tabi İskefsir Nahiyesi’nde vaki birbirine bitişik
iki köyün tamamı ki bunlardan birine Ermeni Köyü, diğerine Taşlıseki denir.
Hudutları, şark tarafından Kotanı Köyü, Taşlıktepe ile şimalen Kürtler Köyü ve
Çalıbaşı ile. Garp tarafından Gelyeme Köyü, Tombalakbaşı ile, kıble tarafından
Meğdün Köyü ile çevrilmiştir. İşbu köyler bütün hudut ve menafi’iyle dahil ve
hariç yol ve levahikiyle, pınar ve dereleriyle, yemiş veren, vermeyen
ağaçlarıyla, zikrolunsun, olunmasın, söylensin, söylenmesin, tayin olunsun
olunması bütün tevabiiyle mezkur İskefsir Nahiyesi’ne bulunan “Cimi” diye
meşhur olan köyde vaki zaviyenin mesalihine vakıftır. İşbu karyede tevnid
ehlinin rehberi, birlik ashabının özü, ilahi sırları toplayan, lahuti letaif
taşıyan “Şeyh Ali bin kutbü’l-meşayeh Cimi” burada medfundur.
İşbu iki köyün geliri mütevelli eliyle toplanır, şer’in iktizası
üzerine ihtiyaç görülürse vakfın imaretine harcandıktan sonra beşte biri
mütevelliye sarfolunur. Beşte dördü de mezkur zaviyede şeyh olana verilir. O da
oraya inen misafirlerin, oraya uğrayan gariplerin yemeğine münasip şekilde
sarfeder. Tevliyeti evvela sağ oldukça kendisine şart eylemiştir. Sonra merhum
şeyh Ali’nin erkek evladına, evladının evladına nesilden nesile, batından
batına geçmek üzere en Salih olanına nesil devam ettikçe şart eylemiştir. Erkek
evladının inkırazından sonra yine nesilden nesile, asıldan fer’a geçmek üzere
kız tarafından olan evladına, evladının evladına meşrut kılmıştır. Allah
göstermesin, onlar da inkıraz bulursa onlardan tek bir kişi kalmazsa o takdirde
mezbur mahalde kadı olan kimse mütevelli olur.”(**)
Vakfın yazıldığı
tarihte Cimi Dede’nin sağ olmadığı, ancak oğlu Şeyh Ali’nin hayatta olduğu
belirtilmektedir. Cimi Dede’nin Anadolu’ya gelen diğer dervişler gibi Horasan’dan
gelen bir derviş olduğu ve İskefsir’de kendi adını taşıyan köyü kurduğu da
belgelerden anlaşılmaktadır. Bu köy, ileriki yüzyıllarda da çekim merkezi
olacak ve nüfusu giderek artacaktır. Tıpkı yöremizdeki Şeyh Abdullah, Şeyh
İdris köyleri gibi. Ayrıca belgeden anlaşıldığına göre "vaktin emiri, büyük, şanlı, fısk ve isyanı men eden" Hacı Emiroğlu Süleyman Bey,1411 yılında sağ ve beyliğin başındadır.
(*) Beylikler döneminde ve
Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemlerinde kadılar “mülkiye üstü” özellikleri
olan şahsiyetlerdi. Beylerin, özellikle beylikler döneminde kadılık görevlerini
üstlendikleri de olurdu. Belgede Hacı Emir Bey’in babası Bayram Bey’e “Mübarüziddin”
sıfatı yakıştırılmış görülmektedir. “Mübarüziddin”, bariz olan, açıklığa
kavuşmuş anlamına gelir. Belgede bu kelime dini ilimlerce ileri gitmiş, dinin
açıklayıcısı anlamında kullanılmaktadır.
(**)
Yukarıdaki belgeyi gönderen, Osmanlı Arşivleri Uzmanı Yaşar Celep’e teşekkür
ediyorum.